Doğanbey Rum Köyü - Karina


  Bir Ege aşığı olarak bu yaz da yolumu Ege'nin incisi olarak tabir edebileceğim Aydın'a düşürdüm. Orada şirin bir yerleşim yeri olan Doğanbey Rum Köyü ve Karina'yı gözlemleme fırsatı buldum. Burası bana göre henüz keşfedilmemiş ve Şirince kadar popüler kültürün ekmeğine yağ sürememiş, henüz ticarileşmemiş bir yerleşim yeri yani köyün sınırından girer girmez satıcılar huzuru ve sakinliği bozmuyor. Ayrıca 'Entel Köy Efe Köy'e Karşı' adlı sinema filmi de bu köyde çekilmiştir. 


Köye giriş yolu biraz uzun ve keskin virajları sebebi ile meşakkatli olmasına rağmen etrafta ilgiyi üzerine çeken ögeler yolculuğu keyifli hale getiriyor. Bu yol bizlere öncelikle Söke-Didim yolu üzerindeki meşhur Akköy'de köy halkının yerli ürünlerini tadıp alma fırsatını sunuyor. Bilen bilir, Ege'nin inciri ve zeytinyağı güzellik ve uzun yaşamın da sırrıdır :) Ardından köyü geçerek Doğanbey tabelasına doğru yol alıyoruz. Yaklaşık 20-30 km yol aldıktan sonra bizleri Dilek Yarımadası, Büyük Menderes Deltası Milli Parkı karşılıyor. Yolun sol tarafında değişik kuş türlerini gözlemleme fırsatı bulabiliyorken sağ tarafında ise gizemli mağaraları görebiliyoruz. Sonrasında bizleri Karina karşılıyor. (Bu kısım ayrı bir dünya, yazımın sonunda değineceğim)

Doğanbey Rum Köyü Aydın'ın Söke ilçesine bağlı, Dilek Yarımadası'nın güneyinde yer alıyor. Milli Park sınırlarında yer alan tek yerleşim yeri olma özelliğini taşıyor. Köyün geçmişi 1850'li yıllara dayanıyor. 1850 yıllarında Padişah Abdülaziz’in fermanı ile sıtmadan kaçan Rumlar bu köye yerleşmiş. Bölge halkından edindiğim bilgilere göre başta göç sonrası köyü terk etmeyen yerliler, Alman gurbetçiler, sanatçılar ve koleksiyonerler zamanında bu evleri uygun fiyatlara alarak içlerini restore ettirmiş ve köyün sakin ve huzurlu havasında yaşama fırsatını yakalamışlardır.


Küçük bir yerleşim yeri olan Doğanbey Rum köyü, arnavut kaldırımlı 3-4 dar sokak, restore edilmiş evlerin yanında henüz harabe olan birkaç yapı, bol bol incir ağacı ve bölgeye özgü diğer bitkilerden oluşuyor. Ayrıca Rumlar zamanında  hastane amaçlı yapılan ve daha sonra ilkokul olarak kullanılmış bir bina şimdilerde Dilek Yarımadası, Büyük Menderes Deltası Milli Parkı Ziyaretçi ve Tanıtım Merkezi olarak hizmet vermekte. Burada  bölgedeki  hayvanlar ve yetişen bitkiler hakkında bilgi edinebilirsiniz.


Köyde bulunan tüm taş evler SİT alanı olması sebebiyle koruma altındadır. Harabe yapılar ise dokuya sadık kalmak koşulu ile restore edilebiliyor.



Rum ve Osmanlı mimarisinin harmanlanmış halini gördüğümüz, sessizliği ve huzuru büyüleyen köye veda ederek Köye 8km uzaklıktaki Karina kısmına geçiyoruz...


Karina, Menderes Deltası’nın en son kısmında yer alıyor. Bu sahil 1900'lü yıllarda ticaret limanı olarak kullanılmış. Rumlar bölgeden topladıkları zeytinyağı, bal vb. ürünleri buradan diğer adalara gönderirlermiş. Bölge halkından duyduğum bildiye göre de dönemin en ünlü Rum tüccarının kızı Karina’nın ismi bu sahile verilmiş.

Sahilde denize girebilir, kıyıdaki balıkçılarda balık yiyebilir ve seyir terasından gün batımını izleyebilirsiniz. Ayrıca Karina, Yunanlılara ait Samos yani Sisam adasına en yakın konumdadır bu sebeple telefon şebekelerinde sinyal sorunları yaşama ihtimalinizin bir hayli yüksek olduğunu da belirtmek isterim.


Yüzmek isteyenler için burada deniz oldukça sığ, yüzlerce metre boyunca ilerleseniz de suyun dizinizden yukarı çıkmayacağını söyleyebilirim. Kıyı kısmındaki balık restoranlarına ait küçük tekneler ise dekor amaçlı olarak bağlanmış durumdadır.


Gelelim balık restoranlarına:
Burada yaklaşık 4-5 adet balık restoranı olmakla beraber her biri otururken suya değebileceğiniz mesafede ve benzer niteliklerdedir.


Balık yemek için sizlere deneyimlemiş olduğum Karina Restaurant'ı tavsiye edebilirim. Mutfak ekibi bölgede yaşayan yerli kadınlardan oluşuyor. Mezelerine de kefil olduğumu söyleyebilirim.



Ortalama fiyatlar ise şu şekilde:


Aydın'a yolunuz düşerse ya da yakınından yöresinden geçerseniz Doğanbey'i görmenizi keşfetmenizi ve belki benim baktığım pencerenin çok daha genişinden bakmanızı tavsiye ederim çünkü inanın bana burası benim yapmaya çalıştığım gibi 2-3 saate sığdırılabilecek bir yer değil :) 

Bu da benim ilk amatör gezi yazımdı, sizlere bir şeyler aktarabildiysem ve gezme isteği uyandırabildiysem ne mutlu bana... Satırlarımı Funda Arar'ın 'Rum Havası' adlı meşhur şarkısının nakaratı ile sonlandırmak isterim.

Şimdi bi' Ege kasabası, bi' de Rum havası
Dilimize dökülüyor içimizin acısı
Nasıl olsa bu keder iki kadeh arası
Ne dert kalır ne gam gece yarısı

 



google.com, pub-1799708847494759, DIRECT, f08c47fec0942fa0
















Yorumlar

  1. Gayet güzel bir gezi yazısı olmuş. Şehir Plancısı gözüyle beğendim Geziyoruz.org da bizim gezilecek yerleri paylaştığımız sitemiz.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder