Sevebildik mi?


Neydi bu insanları sevilebilir yapan şey? İçimizdeki hiç bitmeyen sevgi mi ya da içlerinde hissettiğimiz 'değer verilmeye uygunluk' duygusu mu? Belki bir çoğumuza koca bir saçmalık gelen bu soruların cevaplarını epeydir arıyorum çevremde. Sevginin koşulsuzluğuna rağmen sevdiklerimize şart koştuklarımızı sorguluyorum bir de hiçbir koşulumuza uymamasına rağmen herkesten ayrı tutulan insanlara karşı duyulan bir sevgi var, o çok daha başka bir kavram.
  Hangi duygunun derinine insek içlerinde çok farklı mekanizmalar barındırıyor, mantığımızın çok ötesinde.
  Birçok insan ailesini, arkadaşlarını ya da hayatında çeşitli rollerde bulunan insanları koşulsuz sevdiğini söyler çünkü tüm o insanları sevmek için koşullar zaten uygun haldedir. Ailemiz bizi sever, korur, hayata hazırlar biz de onları severiz veya yakın bir arkadaşımızla birbirimize her durumda destek olur, en güzel anlarımızı paylaşırız, onu severiz ya da en sevdiğimiz öğretmeni düşünelim, dersinde başarılı olduğumuz için belki de bize yakın davranıp tatmin edici notlar verdiği için severiz yani tamamen karşılıklı özveriye dayalı ilişkiler. Peki ya şartlar uygun olmasaydı da her şey tam tersi olsaydı? Mantıklı davranırsak eğer size kötülük yapan, mutsuz eden ya da fayda sağlamayan bir insana özel bir sevgi beslemezsiniz, sıradandır o insanlar. Sevgi de tam burada başlıyor. Koşulsuzluk ilkesine bağlı olan sevme duygusuna 'sevgi' diyorum ben.
  Bir annenin çocuğunu koşulsuz sevmesi gibi, yanlış yollara girse de asla eksiltmediği sevgisi gibi bir sevgi.
  Gerçek bir öğretmenin sınıfın en başarısız, en uyumsuz öğrencisine bile duyduğu sempati, herkese eşit yaklaşmayı başarabilmesi gibi bir sevgi.
  Gerçek dostların aralarındaki bağlar kopalı yıllar olmasına rağmen, hala zor durumlarda birbirlerine yardımcı olabilmek için türlü fedakarlıkları yapması gibi bir sevgi.
  Hümanist bir insanın toplum için karşılıksız olarak kendinden çok şey vermesi gibi bir sevgi.
...
  Malesef çoğumuzun sevgisi de gördüğü fayda kadar; bu sahtelik değildir, ne de olsa insanın doğasında faydacılık ilkesi var, bu yalnızca sevgiyi basite indirgemektir, sevgi basit değildir.
Çok az insan bu duygunun gerçek anlamını hisseder ve hissettir. O insanlara rastladıysak ya da o insanlardan biri de bizsek ne mutlu bize. En azından bu duyguyu anlayabildiysek bile güzel şeyler için daima umut var...

Yorumlar

  1. Güzel yazı olmuş:)

    YanıtlaSil
  2. Mahvolmus Hayatlar
    Charles Bukowski

    'aynı kadınla iki kez
    evlenerek hayatımı mahvettim'demiş
    William Saroyan.
    hayatlarımızı mahvedecek bir şeyler
    her zaman vardır,
    William,
    neyin veya kimin
    bizi önce
    bulduğuna
    bakar,
    mahvolmaya hep
    hazırızdır.
    mahvolmuş hayatlar
    olağandır
    bilgeler için de
    ahmaklar için de.
    ancak
    o mahvolmuş hayat
    bizimki olduğunda,
    işte o zaman
    farkına varırız
    intiharların,ayyaşların,hapisane
    kuşlarının,uyuşturucu müptelaları
    ve benzerlerinin.
    varoluşun
    menekşeler kadar,
    gökkuşağı
    kasırga
    ve
    tamtakır
    mutfak
    dolabı
    kadar
    olağan
    bir
    parçası
    olduklarının.

    (Umut Kara)

    YanıtlaSil
  3. "güzel şeyler için daima umut var" inşallah

    YanıtlaSil
  4. Sevgi neydi? Sevgi emekti. İşte her şey etmekte gizli.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder