Üniversite tercih dönemi yaklaşırken Şehir ve Bölge Planlama bölümünde geçen 4 yılımı hem yazılı tarihime not düşmek hem de tercih etmek isteyenlere birazcık fikir verebilmesi umuduyla özetlemeye çalışacağım. Kafam çok karışık, paragrafların karışıklığının bahanesi olarak sunuyorum. Buna rağmen yazmak istedim.
Bölüme başlamadan önce kent olgusunu düşünmemiştim. Biraz safça belki ama bir kağıda resim çizer gibi bomboş araziyi 'burası ev, burası fabrika' diyerek planlayacağımı düşünüyordum. Ahh benim tatlı cahilliğim. Çapraşık kentlerde boşluklar çok güzel yönetilmiş de bize de organize edecek boşluklar bırakmışlar gibi sanki.
1. Sınıf ilk stüdyo dersini anımsıyorum. Korku dolu bakışlarla, altı tane hocanın bölüm hakkında verdiği bilgileri dinliyorduk. Bir de kargaşa vardı ki sormayın, bu bölümde öğrenciler arasındaki rekabete ek olarak hocalar arasındaki rekabete ve meydan okuma yarışına yakından şahit oluyorsunuz. Stüdyoda ilk günden 'Temel Tasarım' denen kavrama dair bir arayışınız başlıyor ve hiç bitmiyor. Bu arayış uğruna her hafta anlam veremediğiniz bir ton çalışma yapacaksınız. Bu çalışmaların temel mantığı boşluğu yönetme becerisini kazandırmak, yani bence öyleydi ben de henüz emin değilim :)
İlk dönem genellikle soyut çalışmalar yapılıyor. Evet bu çalışmaları yetiştirmenizin tek yolu uykusuz kalmak ve sabırlı olmak. Sabırlı olmak diye vurguluyorum çünkü yaptığınız çalışma asla beğenilmiyor, aldığınız eleştiriler doğrultusunda sık sık güncelleyip geliştirmek durumundasınız. Burada şunu bilmekte fayda var, çalışmanızı eleştiren minimum 3-5 hoca var ve genellikle hepsinin fikri birbirinden farklı oluyor yani beğenilme gibi bir durum söz konusu bile değil. Bu arada bazen eleştiriler çalışmanıza değil de kişiliğinize yapılıyormuş gibi hissedeceksiniz bu oldukça doğal ve kişisel algılamamanız gereken bir durum. Unutmayın psikolojik savaş, planlama bölümünün en önemli kısmı.
Özetle psikolojisini yönetmeyi başaran, uykusundan, sosyal hayatından fedakarlık yapmayı göze alan biraz da kentlerin peşinde arayışa giren bölümü de bir şekilde başarıp mezun olur, fikrimce.
Sonraki dönemlerde stüdyo derslerinde eğitim aldığınız okulun takip ettiği programa göre kent planlama kavramına giriş yapıyorsunuz. Her okul kendine göre bir program uygulamakla beraber mezun olduğunuzda hemen hemen her ölçekte kent planına aşina olarak mezun olacağınızı hatırlatmak isterim.
Vereceğim temel ve teknik bilgiler bu kadardı, şimdi gelelim benim penceremden eğitim hayatımı değerlendirmeye.
Lisans hayatımda geçirdiğim dört yıl benim psikolojik savaşımdı ve onu yendim diyebiliyorum. Bu bizim bölüme özgü bir şey değil elbette. Eğer devam zorunluluğu olan ve öğrenci aktif bir bölümde okuyorsanız ya da mimarlık fakültesi olarak genelleyebilirsem çoğu arkadaşım benimle aynı şekilde düşünüyordur. Biliyorsunuz ki hakkıyla çalışmadan çabalamadan olmaz.
Bölüme ilk başladığım zamanlarda yoğun bir sosyal fobim vardı. Baktım her hafta yaklaşık 6-7 hoca ve 60 öğrenciden oluşan topluluğun önüne çıkıp derdinizi anlatmanız gerekiyor, o an dedim 'çok yanlış yerde, yanlış insanım, bu yıllar nasıl geçecek?'. Eğer eleştiri almadan, hiç saçmalamadan, kıyıdan köşeden ilerlemeye çalışan silik bir öğrenci olursam içime dert olurdu bu yıllar. Kendimi ifade etmeye başlamadan oluşan kalp atış hızıma rağmen her tartışmada korkmadan fikirlerimi açıkladım, sorularımı sordum.
Bazen hocalarımızın egolarına meydan okumaya cüret ettim ki beni bu meydan okumalar büyüttü. Bazen de okula girdiği andan itibaren tek amacı bizlere faydalı her anlamda faydalı olmak olan, çok değerli samimi hocalarımla ders arası sohbetlerin keyfini çıkardım. Yol her daim sıkıcı ve kasvetli olamaz ya, mutlaka çiçekli taraflar da denk gelebiliyor. Ben en çok onları özledim.
Eğer değerli hocalarımız okuyacaksa bu yazıyı, haykırmak istiyorum. Eleştirin, beğenmeyin ama lütfen kendimize olan güvenimizi kırmayın.
Dört yıl boyunca yaklaşık 16 tane ciddi jüriye çıkıp iyi kötü ne yaptıysak savunduk. Sunum sırasında jürinin gözünde bazen 'yeteneksiz' bazen makyaj yapmadığımız için 'çirkin' bazen de kendimizi yeterince ifade edemediğimiz için 'ses çıkaran boş teneke' olduk. Bana sorarsanız ne boş tenekeydik ne de çirkin, sadece hiçbir şey bilmeden denize bırakılmış caretta carettalardık hepimiz. :)
Her jüriden önce yaşadığım anksiyete krizlerimi, çoğu zaman çevreme kustuğum 'kendimi ve projemi anlatamama' korkumu bir ben bilirim bir de değerli ekip arkadaşlarım. Sunum ortasında heyecandan çat diye tutulup devam edemediğimi, kimi zaman gözlerim dolu dolu ağladığımı da bir ben bilirim bir de canım bölüm arkadaşlarım ve her konuda beni cesaretlendiren canım hocalarım. Sanki üstünden 1-2 yıl geçmemiş de 30 yıl geçmiş gibi gülerek hatırlıyorum çünkü başarısızlıklarımı ve zayıflıklarımı kabullenmek ve hatta sevmek çok tatlı bir şey, fikrimce.
Şimdi sorsanız, 'Geriye dönme şansın olsa tekrar aynı bölümü tercih eder miydin?' diye. Evet seve seve isterdim. Bazı eğitimler insana teknik bilginin dışında çok farklı alanlarda bilgi ve beceri kazandırıyor. Kendinizi sınama ve geliştirme imkanı veriyor. Elbette ki her değişim ve gelişim sancılı bir süreçtir. Şehir planlama eğitimi de tam olarak sancılı ama bolca gelişmeli dönüşmeli bir süreç. Parçalar yerine hemen oturmayabiliyor, bakış açısını benimseyebilmek bazılarımız için çok daha zor olabiliyor.
Ben gezmeye gider gibi elimi kolumu sallayarak teknik gezilere giderken kente bir plancı gözüyle bakamadığımı çok sonradan anladım. Bölüme dair parçalar hep sonradan oturdu, oturmaya da devam ediyor tıpkı 3 yıl önce aldığım temel tasarım dersinin mantığını daha yeni yeni oturmaya başlamam gibi.
Satırlarımı 4 yılımı dolduran, sımsıkı sarıldığım bölüm arkadaşlarıma ve verdikleri teknik bilgiler dışında hayatıma dokunabilmeyi başarıp baktığım pencereyi değiştirebilen, derslerinde korkmadan konuşabildiğim, soru sorabildiğim canım hocalarıma teşekkürlerimle bitiriyorum. İyi ki bu yolda sizlerle karşılaştım.
Unutmadan, geçiyor arkadaşlar geçiyor. Rezil olduğunuzu düşündüğünüz anlar, insanlara karşı öfkeniz, uğruna kendinizi tükettiğiniz hırsınız, bazen kendinizi tutamayıp hüngür hüngür ağladığınız zamanlar... Hepsi bir çırpıda geçiyor, öfkesi geçince gerçekten de güzel hatırlanıyor her şey.
Çok güzel bir anlatım olmuş, o günleri keyifle anmak çok hoş, gerçekten her şey geçiyor.
YanıtlaSilŞehrin planlayicisi geleceğin. Emlakcisi olmalisin
YanıtlaSilakpınar gibi bir ilçeyi planlarsan.. bu işten aldığın her kuruş helaldır sana :)
YanıtlaSil