Sergilemek kavramı üzerinden birkaç düşünceden bahsetmeye çalışacağım. Nedir bu sergilemek? Doğrudan sözlük anlamına bakıldığında 'Bazı şeyleri göstermek, tanıtmak veya satmak amacıyla herhangi bir biçimde, herkesin görebileceği bir yere yerleştirmek, teşhir etmek' ifadesiyle karşılaşıyoruz fakat insanlar bu kavramı nasıl ilginç biçimde hayata uyarlıyor kısaca anlatayım.
Sosyal medya hesaplarının dünyamızı yönetir hale gelmesiyle birlikte 'sergilemek' fiilini ayrı bir biçimde ciddiye alır olduk. Eskiden fotoğraflarımızı sergileyeceğimiz yerler aile albümleri ve evimizin duvarlarının dışına çıkmazken şimdi tek tıkla dünyaya sergiliyoruz. Ardından, kendimizi sergileme isteğine ek olarak hayatımızı sergilemeyi daha ilgi çekici bulduk. Yediğimiz yemekten tutun, yaptığımız aktiviteye kadar hayatımızın en özel anlarını bile sergilemekten çekinmedik. Bizim şu saatte yediğimiz yemeği hatrını saydığımız; yüzlerce, binlerce takipçimizin görmesi dünyaya ne gibi bir artı katabilir halen düşünmekteyim. 'Yediğin İçtiğin Senin Olsun Bize Gördüklerini Anlat!' demişler zamanında, gerisini siz düşün öyleyse.
Eğer hayatımızda 'sosyal medya' ya da 'paylaş butonu' gibi kavramlar olmasaydı yine aynı aktiviteleri yapıp, aynı yiyecekleri yiyip, aynı yerlere gider miydik? Hayatı, hayatını paylaşmaktan ibaret olan bireylere sormak istiyorum bunu ya da onlar kendilerine sorsunlar :). Konser boyunca videolar çekip sanal alemde paylaşma şansınız olmasa yine aynı hevesle gider miydik o konsere? İsmimizin yazılı olduğu kahve bardağını şipşak fotoğraflayıp paylaşacak bir mecramız olmasa aynı tatla içer miydik o kahveyi? Güzelce fotoğraf çekinip yayınlamak gibi bir amacınız olmasa o kadar ağır makyajı yapar mıydınık yüzümüze? Aldığımız kadeh kadeh alkolü takipçilerinizin gözüne sokmak gibi bir imkanımız olmasa o kadar abartılı içki içer miydik? Tüm bu sorular ve soramadığım niceleri... Sırf sergilemek üzerine kurulu bir dünyada ancak başkaları için yaşarız, başkalarına bir şeyleri ispat edip onların üzerimizdeki bakışları sayesinde var oluruz. Ne kadar saçma değil mi? Resmen dünyamızın kontrolünü, gücünü başkalarına teslim ediyoruz.
Doğallığımızı, samimiyetimizi, kişiliğimizi kaybediyoruz günden güne. Hayatımızı sosyal ortamın estetik ve etik yargılarına göre şekillendirir olduk kendi dünyamızın sınırlarını unutarak. Orası öyle büyülü bir dünya ki herkes mutlu, her daim bakımlı ve modunda sandık, buradan yola çıkarak oradaki sözde mükemmellikler ve ideal yaşam tarzlarıyla kendimizinkileri kıyasladık, benzetmeye çalıştık; bu kimimizde depresyon etkisi yaratırken kimimizde ise bomboş kavramlar için gün geçtikçe daha fazla çabalama isteği uyandırdı. Daha fazla kıyafet, daha fazla mekanda resim çekinmek, daha fazla makyaj ürünü, daha daha daha... Her gün yerine bir yenisi daha eklenen amaçsız akımlara kaptırdık kendimizi. Yeri geldi toplumun bir kesimi X felaketine kan ağlarken öteki kesim umursamazca abartılmış eğlencesini paylaşmaya devam etti. Damla damla insanlığımızdan olduk, duyarsızlaştık.
Demek istediğim sosyal hesaplarını kapatıp kendi içimize dönmek değil elbet ama daha duyarlı daha bilinçli kullanabiliriz. Oralarda yaptığımız her hamlenin amacını kendimize sorarak bir nebze de olsa gereksizlik ve yapmacıklıktan uzaklaşabiliriz.
İçinde bulunduğum toplumu kendi gözlemlerime anlatmaya çalıştım, bazen silkelenip düşünmek gerek. Eğer etrafımızda bize dur diyecek birileri yoksa bile kendi kendimize 'DUR' demeyi öğrenmeliyiz.
Yorumlar
Yorum Gönder