Mecbur muyuz?

  Kendimizi yapmaya mecbur hissettiğimiz her şeyin esiriyiz. Mecburen yürüttüğümüz arkadaşlıklar, mecburen verdiğimiz selamlar, mecburen gülümsemeler ya da en basit örnek, sırf mağaza çalışanına mahcup olmamak için mecburen aldığımız ürünler... İnsan ilişkileri konusunda kendimize yaşattığımız mecburiyetlerin haddi hesabı yok. Buna sebep olan duygu vicdan mı yoksa korkaklık mı? İnanın ben de hala sorguluyorum kendimi.
  Şeffaflığın düzgün kavram olduğu konusunda çoğu insan hemfikirdir herhalde. O zaman niçin bu kadar sahteliğe saplanmış vaziyette vicdanımızın arkasına saklanarak yaşıyoruz? Düpedüz kendimize eziyetten başka bir şey değil, başkalarını kandırmış olmayı saymıyorum bile.
  Bir kez olsun, kendimizi istemediğimiz bir davranışı yapmak zorunda hissederken 'hayır' desek özgürlük kapılarını aralamış olacağız belki de. Sırf karşı tarafı hoş tutmak adına kendimizden verdiğimiz şeyleri düşünelim, birçok kere farkında bile olmadan kendi hayatımızdan çaldık.
  Bizi memnun etmeyen kimseyle görüşmek zorunda değiliz, beğenmediğimiz ürünü almak zorunda değiliz, sırf karşımızdaki istiyor diye hiçbir şeyi yapmak zorunda değiliz. (Saygı sınırını geçmemek koşuluyla)
  Düşündüğümüzde ortalama 65-70 yıllık ömrümüz var, bunun kaç senesini tam anlamıyla sağlık ve huzur içinde geçireceğimiz belli değil. Kısacık ömrümüzü başkalarını kendimizden daha çok düşünerek geçiremeyiz ki. Üstelik 'başkaları' diye bahsettiklerim gelip geçici insanlar, fedakarlık yaptığınıza değmeyecek kadar geçici, yeri her zaman doldurulabilir insanlar... Dünyanın kendi etrafımızda dönmesini isteyecek kadar hadsizlik yapamayız ama kendimize istediğimiz gibi bir dünya kurmakta özgürüz.



Yorumlar